19. Gün: Patan-Katmandu-İstanbul

Katmandu Havalimanı
Transportasyon, Aralık 2018

Kahvaltıdan sonra, öğle saatlerinde kalkacak İstanbul uçağına binmek üzere otelin bizim için ayarladığı taksiyle yarım saat süren yolculuktan sonra havalimanına varıyoruz. En sevdiğim havalimanları küçük olanlar. Katmandu da onlardan biri. Girişteki birinci güvenliğin önündeki uzun kuyruk hızlı ilerliyor. İçeriye girdikten sonra pasaport kontrolden geçmeden önce doldurmamız gereken bir formu alıp bu sefer pek hızlı ilerlemeyen kuyrukta beklemeye başlıyoruz. Üstünde Budist keşiş cübbesi olan ve İngilizce konuşan biri çaktırmadan arkamızda uzanan kuyruğa kaynıyor. Bu civardan olmayan birinin Budizm anlayışına da böylece tanık olduk! Arkamızda duran başka biriyle, kuyruğa kaynayan Budisti çekiştirip uyanıklığı konusunda gülüşüyoruz. O sırada bir başkası gelip İngilizce olarak: “Önünüze geçebilir miyim uçağıma geç kalıyorum” diye bana soruyor. Kuyruğun önünde değilim, hatta epey arkalardayım, her şekilde uzun süre bekleyecek. Meraktan, “niye beni seçtiniz” diye soruyorum, şaşırıyor. Geç kaldıysa durumu gümrükle konuşup en öne geçmesi gerektiğini anlatıyorum. “Doğru” deyip ilerliyor. Ne kadar doğruyu söylüyor bilemiyorum ama bu sırada bir diğeri ben daha elimdeki formu yazmaya yeni girişmişken, “kaleminizi alabilir miyim” diye soruyor. “Bitirdiğim zaman elbette” diye yanıtlıyorum ancak o da yanıtımı beğenmeyip başkalarına soruyor. Yumuşacık geçen onca günden sonra nasıl olup da bu kadar hızla savunma pozisyonuna geçmiş olduğuma kendim bile şaşıyorum. Cevabı çok derinde olmasa gerek.

Pasaport kontrolden geçtikten sonra ikinci ve daha detaylı güvenliğe geliyoruz. Nepal’de de Hindistan’da olduğu gibi uçağa çakmak almıyorlar. Ganimet çakmaklarla dolup taşmış bir kutuya kendiminkini de atıyorum. İç kısımda biri daha geniş olmak üzere iki tane bekleme salonu var. İkisinin arasındaki koridorda da biri içecek diğeri abur cubur satan iki dükkân. Daha önce insani boyutlarda olmakla beraber işlevsel ve dutyfree free (dutyfree olmayan) dolayısıyla zorla tükettirmeyen bir havalimanı gördüysem de benim için hatırlayamayacağım kadar geçmişte kalmış. Sevdiğim tek havalimanı Dalaman Havalimanı da yetersizliği öne sürülüp genişletilerek, açık havada yürünen güzel koridorlarının karanlık iç alanlara dönüşmesiyle eski güzelliğini yitirdi benim için. Neyse…

Kalan paramızla kahve alıp dükkânların arka tarafındaki geniş koltuklarla bezeli, uçak pisti manzaralı, medenice sigara içilen salona geçip bizi İstanbul’a taşıyacak zaman tünelinin bu ucundaki son dakikalarımızın tadını çıkarıyoruz.

SON

About the author

Comments

  1. Agzina saglik. Kitap gibi akip gidiyor okurken. Nice hikayelerini yazacagin nice yolculuklar dilerim.

  2. Kitap gibi akan bir yolculuktu zaten, ifade edebildiysem ne mutlu bana))

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir