10. Gün: Varanasi

Gün Doğumunda Sandalla Ganj Turu

Sabah 6’da lobiye iniyoruz. Bir önceki gün lobide tanıştığımız Lee de gelmiş. Önümüzde sandalcılar hemen yandaki ghat’ın sahiline iniyoruz. Hava henüz aydınlanmamış ama insanlar çoktan kalkmış sabah ritüelini gerçekleştiriyorlar. Gün içinde nehirde yıkanan görmemiştim, kutsal Ganj’da yıkanma ritüeli belli ki sabahın ilk ışıkları altında gerçekleşiyor. Yoksul cenazelerin yakıldığı ghat bu saat için hayli kalabalık. Bizim için hava soğuk; içliklere, kalın çoraplara, yün bereye sarmalanmış, Ganj’ın dingin sularında masalsı yolculuğumuza çıkıyoruz.

Sandalcı bir yandan kürekleri gıcır gıcır çekerken bir yandan bize Hindu ritüellerinden bahsedip çeşitli bilgiler veriyor. 70’li yıllarda bu civarı kelimenin tam anlamıyla istila eden hippilerden hoşnutlukla bahsetmiyor. Yaşı 70’li yılları görmeye müsait olmasa da,“Ganj’ımızı hep onlar kirletti” diyor. Nehir o dönemlerde o kadar kirliymiş ki insanlar ölü yakma törenleri için karşı kıyıya geçmek zorunda kalıyormuş. Muson mevsiminde nehir o kadar çok yükseliyormuş ki ghatlar, yalı ve tapınaklar birinci katlarına kadar su içinde kalıyormuş.

Güneş tam doğarken Manikarnika Ghat‘ın önünden geçiyoruz. Burada da ölü yakma törenleri devam ediyor. Martılar bazı sandalların peşinden sürüler halinde uçuyor. Sessizlik içinde sahilde meditasyon yapanlar, çamaşır yıkayanlar, nehre girip baştan aşağı yıkananlar, sandallar, kuşlar… Hindistan’da gün doğumları gerçekten bir başka oluyormuş. Sandalcının tatlı anlatımları dışında ne hemşire ne ben pek konuşmayıp yaşadığımız anı içimize çekmeye çalışıyor, düşünce birliği etmiş gibi konuşkan yeni arkadaşımızı suskunlukla yanıtlıyoruz.

Dönüş yolunda biraya isim veren yalıçapkınıyla da tanışıyoruz. Pasparlak mavi ve siyah tüylerin süslediği sivri gagalı bu yakışıklı kuşa, Boğaz’da da rastalandığını duymuştum. Yakınından geçerken ürkmüyor, konduğu kayıktan bize profil veriyor. İçinde bulunduğum güzellik duygularımı o kadar yoğunlaştırıyor ki her an ağlayabilirim gibi geliyor.

Ganj sularında sabah ritüeli, Varanasi, Aralık 2018
Sabah ritüeli, Varanasi, Aralık 2018
Gün doğumu, Varanasi, Aralık 2018
Gün doğumu, Varanasi, Aralık 2018
Kayıkçı, Varanasi Aralık 2018
Kayıkçı, Varanasi, Aralık 2018
Gün Doğumu, Varanasi, Aralık 2018
Gün doğumu, Varanasi, Aralık 2018
Yalıçapkını, Varanasi, Aralık 2018
Yalıçapkını, Varanasi, Aralık 2018
Ghat, Varanasi, Aralık 2018
Ghat, Varanasi, Aralık 2018
Yıkanma ritüeli, Varanasi, Aralık 2018
Yıkanma ritüeli, Varanasi, Aralık 2018
Ganj'da gün doğumu, Varanasi, Aralık 2018
Ganj’da gün doğumu, Varanasi, Aralık 2018
Sabah meditasyonu, Varanasi, Aralık 2018
Sabah meditasyonu, Varanasi, Aralık 2018
Sabah meditasyonu, Varanasi, Aralık 2018
Sabah meditasyonu, Varanasi, Aralık 2018
Gün doğumunda ghat, Varanasi, Aralık 2018
Gün doğumunda ghat, Varanasi, Aralık 2018
Varanasi Sokakları 2

Yeni arkadaşımızla sohbetimiz terasta kahvaltı ederken de devam ediyor. Lee, özel hayatından bahsedecek kadar karşısındakiyle yakınlaşabilen açık bir insan. Sosyalist aynı zamanda da dindar anne-babasından sevgi ve saygıyla bahsediyor. Tek kardeşinin çocukları olduğu için hayatta olan yaşlı annesiyle daha çok kendisinin ilgilendiğini söylüyor. Annesi de onunla ilgileniyormuş; yolculuğa çıkarken çok sevdiği kedisini ona bırakmış. Akşam yemeği için bize katılmak isteyince randevulaşıp ayrılıyoruz.

Varanasi’deki dördüncü günümüzde kente biraz daha alışmış, yönümüzü tahmin edebilmenin getirdiği güvenle dışarı çıkıyoruz. Ara sokaklarda yürüyüp, dükkânlara bakıp, ufak tefek alışveriş yapıyoruz. Lezzetine daha doyamadığımızdan bir kere daha lassi yemek istiyoruz. Bu defa kalabalık yok, sahibiyle biraz sohbet etme fırsatı buluyoruz. İşi kuran dedesiymiş ve o gün bugündür bir aile işletmesiymiş. Küçücük alanda bugün iki kişi çalışıyor. Lassileri hazırlayan da konuştuğumuz kişinin kuzeniymiş. Daha önce geldiğimizde onca kalabalığı tek başına idare edip, hem siparişleri alıyor hem lassileri sabırla hazırlayıp servis yapıyordu. Sohbet arasında polislerin rüşvetçi olduğundan yakınıyor. Söylediği kadarıyla rüşvet vermeyi reddettiği için iki günü nezarethanede geçirmiş. İlk defa yönetimden şikâyet eden birine rastlıyorum. Otelde çalışanlara sağcı Modi hükümeti hakkında ne düşündüklerini sorduğumda memnun olduklarını söylemişlerdi. Onlara göre sokaklar artık daha güvenli. İnsanların güvenlik meselesinden ne anladığı kendilerini ait gördükleri sınıfla ilgili oluyor genelde. “Genelde” diyorum çünkü bu aidiyet bazı durumlarda çelişki barındırabiliyor. Yaşam koşullarının gitgide güvencesizleştiği dünyamızda, güvenlik deyince birçoğunun aklına temiz hava, temiz toprak, temiz su, güvenli gıda, güvenli barınma, sağlıklı bir yaşam gelmiyor. Kimisi sokaktaki güvenlik güçleri artınca kendini güvende hissediyor kimiyse pek de güvende hissetmiyor.

Dükkândan çıktıktan sonra geldiğimiz tarafa doğru ama başka bir yoldan gitmeye çalışıyoruz. Yolumuz üstünde bir sokak inşaat nedeniyle kapatılmış, çevresinden dolanıyoruz. Nasıl oluyorsa on dakika sonra kendimizi yine dükkânın önünde buluyoruz. Tekrar deniyoruz. Bu defa daha uzun süre dolanıp kendimizi aynı noktaya geri dönmüş buluyoruz. Olacak iş değil aynı durumu üç kere yaşıyoruz. Kabullenmem zor da olsa yolları o kadar da iyi öğrenememişiz demek ki! Ana caddeye çıkıp bulunduğumuz alanı geçtiğimize kanaat getirdikten sonra tekrar labirente giriyoruz.

Yolumuz üstüne pasajlar çıkıyor. Kumaş, giysi, çanta satılan bu pasajların kimine giriyor kimine sadece bakmakla yetiniyoruz. Ana caddede yollar su ve çamur içinde. Yağmur yağmadığına göre bu su nereden gelmiş? Boru patlamış olabilir ama öyle bir duruma da rastlamıyoruz.

Sokak, Varanasi, Aralık 2018
Cadde, Varanasi, Aralık 2018
Cadde, Varanasi, Aralık 2018
Cadde, Varanasi, Aralık 2018
Çaycı, Varanasi, Aralık 2018
Çaycı, Varanasi, Aralık 2018
Lassici, Varanasi, Aralık 2018
Lassici, Varanasi, Aralık 2018
Sokak, Varanasi, Aralık 2018
Sokak, Varanasi, Aralık 2018
Sokak, Varanasi, Aralık 2018
Sokak, Varanasi, Aralık 2018
Ortak Dertler ve Yolu Kapatan İnek

Vegan lokantadan memnun kaldığımız için Lee’yi de götürmek istiyoruz. Kendisi üç gündür aynı restoranda yemiş olduğundan farklı bir yere gideceği için neşeleniyor. Zaten her daim neşeli ve kendisiyle dalga geçmesini bilen bu güzel insanla, kürklü aile üyelerimizin fotoğraflarını birbirimize gösteriyor hatta dizi muhabbeti bile yapıyoruz. Hemşireyle bayıldığımız Avustralya dizisi Rake’den bahsediyoruz. Kendisi diziyi çok beğenmese de başrol oyuncusunun memleketinde çok sevilen iyi bir aktör olduğunu söylüyor. Bir de doğup büyüdüğü ve hala yaşadığı kasabanın tutuculuğundan şikâyet ediyor. Kasaba yaşantısının bir klasiği olarak, herkesin birbirini tanıyor olmasından ve dedikodudan rahatsız. Bir özel okulun kütüphanesinde çalışıyormuş. Okul yönetimindekilerin kendisine ters gelen davranışları olduğunu ama işini kaybetmek istemediği için pek de sesini çıkartmadığını söylüyor. Yine de karşılaştığı ırkçı bir davranışa sessiz kalmayıp itiraz ettiğini gururla anlatıyor. Emekliliğine daha varmış ve oturduğu evin taksitleri bitinceye kadar çalışmak zorundaymış. Sistemin çelişkilerinden yarattığı eşitsizliklere, doğa yıkımından kadın meselesine, yoksulluğa kadar birçok konuda sohbet ediyoruz. Dünyanın ta öteki ucunda refah seviyesinin yüksekliğiye menkul bir ülkede yaşayan bu kadınla dertlerimiz aynı, sevinçlerimiz ortak.

Dönüş yolunda, kestirmeden gitmek için daldığımız ara sokaklardan birinde yere oturmuş bir inek yolu kapatmış. İneği yerinden kaldırmanın imkânsızlığı bir yana dokunmanın bile infiale yol açma ihtimali bizi yolumuzu değiştirmeye zorluyor. Şimdiye kadar inekleri besleyene rastlamadık. Çoğunlukla sokaklardaki organik çöplerden besleniyorlar. Belki yemekçiler kapanış saatinde arta kalanları kapının önüne koyuyordur, bilemiyoruz. Her şekilde inekler gürbüz görünüyorlar. Duruşları, yürüyüşleriyle de acayip özgüvenliler. Kimse onlara dokunmadığından nasıl hissettiklerini merak etmeden duramıyorum. Önümde birkaç gün daha olsa bir tanesini seve seve bu hayvanların peşine düşüp ne yaptıklarını gözlemlemeye adayabilirdim.

Yemek dönüşü, otelin terasında çay eşliğinde devam eden ve artık geyiğe varan sohbetimize bir nokta koyup gün doğmadan kalkmış olmanın verdiği yorgunlukla hepimiz odalarımıza çekiliyoruz. Fazla yorgun olduğumda uyuyamama halim ve dışarıdan gelen seslerin uyandırdığı merakla yeniden terasa çıkıyorum. Aarti töreninde duyduğum mantralara benzeyen ve Ganj’ın üstünde yankılanan seslerin nereden geldiğini anlamaya çalışıyorum. Saat kaç bilmiyorum ama geceyarısını çoktan geçti ve ibadet devam ediyor.

About the author

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir