8. Gün: Varanasi

Bisikletli Rikşa

Varanasi’deki ikinci günümüze Ganj üstünde gün doğumuyla başlamayı düşünsek de ikimiz de yorgunluktan sabahı uyuyarak geçirmeyi tercih ediyoruz. Bugün tembellik yapıp, kendimizle ilgileneceğiz. Bunun en güzel yolu da buralara kadar gelmişken ayurvedik masaja gitmek.

Otel işletmecisi, birlikte çalıştıkları profesyonel ayurvedik doktordan bizim için randevu alıyor. Motorlu tuktukçular bugün grevde olduğundan, pedallayanların “Hint helikopteri” diye pazarladıkları ve acı veren halleri yüzünden hemşireyle binmeme kararı aldığımız bisikletli rikşayı bir anda ayarlayıveren otel çalışanına itiraz edemeden, bisikletin çektiği oturağın tepesine çıkıyoruz. İki kişinin sığması pek mümkün olmayan koltuğa iğreti şekilde sığıştıktan sonra yola çıkıyoruz.

İnsan gücüyle çalıştığından daha pahalı olması beklenen bisikletli rikşalar, tuhaf bir biçimde motorlu olanlardan daha ucuz. İkimizin yükünü pedallayarak çeken rikşacı o kadar yaşlı ve üstü başı perişan ki ikimiz de vicdan azabı içindeyiz. “Bari daha genç birinin rikşasına binseydik” demekten alıkoyamıyoruz kendimizi. Yaşlı adam pedalları o kadar zorlukla çeviriyor ki oracıkta ölüp kalacak gibi geliyor. Öte yandan yanımızdan geçip giden bazı rikşalar iki çocuklu aileleri taşıyor. Yetmezmiş gibi en üste de valizleri yığmışlar, inanılmaz! Neyse ki gittiğimiz mesafe çok kısaymış. Birkaç dakika geçmeden inip, anlaştığımız fiyatın iki katı ödeme yapınca kentsoylulaşmış vicdanlarımızı rahatlatmış oluyoruz!

Ayurvedik Masaj

Masaj salonunda bizi önce doktorun odasına alıyorlar. Ayurvedik şifacı, ikimizle de uzun uzun konuşup bildiğimiz konsültasyon yapıyor. Ayurvedik tıbba göre kişilik tiplerimizi tespit edip ona göre beslenme tavsiyelerinde bulunuyor. Karşımızdaki insanın söyledikleri akla yatkın, şifacılığından şüphe etmiyoruz. Masaj fiyatları konusunda konvansiyonel tıpta olmayacak biçimde rahat rahat pazarlık ediyoruz. İkimiz de tam vücut masajı artı Shirodana denilen kafa masajı yaptırmaya karar veriyoruz. 80 dakika sürecek iki ayrı masaj için toplam 1300 Rupiye anlaşıyoruz.

Soyunup verilen kumaş mayoyu giyindikten sonra masaj yatağına uzanıyorum. Masörlerden bir tanesi büyükçe bir havluyla üzerimi örtüyor. Diğeri geliyor, masaj yağına bandırılmış iki pamuğu gözlerimin üzerine yerleştiriyor. Küçük bir ocak üstündeki tencerede ısınmakta olduğunu gördüğüm yağı, seslerden anladığım kadarıyla, bir yağdanlığa alıyor. Son derece ağır, dairesel hareketlerle, ısınmış yağı alnıma akıtmaya başlıyor.

Yatakta başımın durduğu aşağı eğimli tahta bölüme uzanmış saçlarımın arasından geçen yağın şıp şıp bir haznede biriktiğini duyuyorum. “Saçlarım yağ içinde kalacak” diye endişelenirken bir anda kafamdan bütün vücuduma yayılan değişik bir his yaşıyorum. Nasıl tarif edeceğimi kestiremiyorum ama zihinden tene yayılan dürtücü bir his olduğunu söyleyebilirim. Alnıma ince ince akan yağın aşamalı olarak sıcaktan ılığa doğru geçmesi zihnime hoş bir yolculuk yaşatıyor. Rahatladığımı, tamamen gevşediğimi hissediyorum. Yarım saatten fazla süren bu işlemde başımdan aşağı dökülen yağ kaç litre bilmiyorum ama masaj bittikten sonra, masör yağı süzmek için saçlarımı çamaşır gibi birkaç kere sıkıyor. Kafa masajı bittikten sonra bu defa diğer masör gelip sandal kokulu yağlarla vücut masajına başlıyor. Masaj sevenler için ayurvedik masaj, yağlı olduğu kadar ilginç de bir deneyim. Yine de kafa masajı tam bir rahatlama yaratsa da aynı şeyi vücut masajı için söyleyemem.

Katmandu’ya Gidiş Planı

Gorakhpur’a giden gece yarısı treni Chauri Chaura Express‘te yer bulamadığımız için Katmandu’ya gidiş planlarımızı geciktirmeden yapmak durumundayız. Otel çalışanlarıyla konuşunca Nepal sınırındaki Sunauli kasabasına gitmenin çeşitli yolları olduğunu öğreniyoruz. Özel araç kiralamak da mümkünmüş, aracı aynı yere gidecek başkalarıyla paylaşmak da.

Şoförlü özel araç kiralasak ve gece yola çıksak, sabah gün doğumunda sınıra varıp Nepal’e geçebiliriz diye hesap yapıyorum. Sabahın ilk saatlerinde Nepal tarafında olmamız gerek çünkü sınırdan Katmandu’ya kadar da en az sekiz saatlik bir yol var. Dağ yollarında gece yolculuk yapmak bir yana, Katmandu’ya gecenin köründe varmak da sorunlu olabilir. Otobüs yolculuğu, ucuzluğunun yanında buralı insanlarla onlar gibi seyahat edeceğimizden daha cazip ve güvenli geliyor. Otel işletmecileri de gidiş-geliş tek şeritli yolun gece karanlığında tehlikeli olabileceğini, doğru vasıtanın otobüs olduğunu söylüyorlar. Hemşire, otobüs yolculuğu yorucu olabileceğinden özel araçta ısrar edince fiyatları soruyoruz. Özel araç 7500, otobüs 900 Rupi. Hemşirenin karar vermesi uzun sürmüyor, otobüs için rezervasyon yaptırıyoruz. İşletmeci, gerekli işlemleri halledeceğini söylüyor. Biz de “sıkıntı yok” dendiğinde gerçekten olmadığını bildiğimizden kafalar rahat, pasaportları bırakıp çıkıyoruz.

Tabla, Sitare ve Hint Müziği

Bir gün sonra yıkamamız önerildiğinden yağ içindeki saçlarımız ve tamamen yumuşamış kaslarımızla dinlenmiş, müzik dinlemek için yemeği pastane-kafe’de yemeğe karar veriyoruz.

Siparişleri verdikten kısa bir süre sonra müzisyenler geliyor. Biri tabla diğeri sitare çıkarıp yere bağdaş kurup yerleşiyorlar. Herkesten sessiz olmasını rica edip çalmaya başlıyorlar. Sitare çalan, çoğunluğu kendi kompozisyonu olduğunu söylediği parçaları aynı zamanda seslendiriyor. Bir grup yüksek sesle konuşmaya devam ediyor. Sitare çalan bu işe bozulduğunu belli etse de müziğini kesmiyor. Yaklaşık bir saat süren bu güzel dinleti bittiğinde bizim de yemeklerimiz bitiyor. Sigara içmek için terasın öbür ucuna gidince sitare çalanla biraz laflama fırsatı buluyorum. Kendisi aynı zamanda bir okulda müzik dersleri veriyormuş ve buraya da oradan gelmiş. Yoğunluk ve yorgunluktan şikâyet ediyor. Önerebileceği müzisyenler var mı diye sorunca “kimleri biliyorsun” diye karışılık veriyor. Geçtiğimiz yıl konserine gittiğim Zakir Hüseyin’den bahsediyorum. Tepki alamayınca şişip, başka da isim bilmediğimden Ravi Shankar’dan bahsediyorum. Yüzünde müstehzi bir gülümsemeyle: “Onu herkes biliyor” diyor. Ee iyi ya işte! Bu arkadaşta biraz sanatçı snobluğu mu var(!) Tabla çalan müzisyen öyle değil: “Fotoğrafını çekemedim” deyince, topladığı tablasını üşenmeden kutusundan çıkartıp birkaç nota çalarak bana poz veriyor. Terasın loş ışığında fark etmesem de fotoğrafların hepsini ıskaladığımı ne yazık ki sonra fark ediyorum.

Sokak, Varanasi, Aralık 2018
Sokak, Varanasi, Aralık 2018
Yakışıklı köpek, Varanasi, Aralık 2018
Yakışıklı, Varanasi, Aralık 2018

About the author

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir