13. Gün: Boudhanath

Misafirhanenin Bahçesinde Güneş Keyfi

Hemşireyle kahvaltıya ayrı ayrı insek de ikimiz de uykumuzu almış ve zindeyiz. Dünkü gerginlikten eser kalmamış. Göz göze gelmeden yaptığımız tek tük kelime alışverişinden sonra normal iletişim ritmimize dönüyoruz.

Konaklamaya dahil kahvaltı seçeneklerinden ballı pancake enfes. Hiç bu kadar pofidiğini yememiştim. Himalaya balı tarifsiz bir tat. Çay, seyahat süresince trende seyyar olanı dahil bütün içtiklerimiz gibi şahane. Nepal kahvesini tarif edecek kelime bulamıyorum. Yıllardır kahve içmememe rağmen tadı bozulmasın diye süt bile eklemeden içiyorum; o kadar leziz.

Güneşin on buçuk dolayında yükselmeye başlamasıyla ortalık ısınıyor. Henüz çıkıp çevreyi görmek istemiyoruz. Güneşin parlak ışığı altında renkleri iyice keskinleşen ağaçların, çiçeklerin arasında, gölgeden kaçıp masa değiştirerek keyif yapıyoruz. Öğleden sonra etrafı keşfetmek için kısa bir yürüyüş yapmak dışında planımız yok. Sadece yerel bir sim kart edinmeliyiz. Öyle bir yerdeyiz ki kalan günlerin hepsini dışarı çıkmadan sadece burada geçirebiliriz. Diğer konuklar da sanki bu kafada. Konukların çoğunluğunu kadınların oluşturduğu ortamda sohbet edenler olsa da genelde sessizlik hâkim, heyecanlı turist yok. Ara sıra gelip, yemek yiyip giden keşiş kadın ve erkekler görüyoruz.

Manastırın Civarı ve İnşaat İşçileri

Dün gece girdiğimiz ana kapıdan değil, karşısındaki diğer kapıdan çıkıyoruz. Bahçe devam ederken, ortasından geçtiğimiz küçük taşlık yolun hemen yanında üzerine oturtuldukları blok taşlarda Budha’nın hayatından kesitlerin ve Budizm yolu tariflerinin yer aldığı yaşam tekerlekleri var. Hemen sonrasında yine sağ tarafta küçük bir tapınağın içinde bu defa dev bir yaşam tekerleği basit bir mekanizmayla sürekli dönüyor. Tekerlekler yaşam döngüsünü; samsarayı simgeliyor. Bu küçük yol, manastırın sol tarafta bulunan ana binasıyla sağ tarafta bulunan yurdunu birbirinden ayıran bir tür açık koridor. Arazinin dışına çıkmak için ana binanın olduğu alandan geçiyoruz. Restorasyon çalışması var; inşaat her yerde! Dikkatimizi ilk çeken inşaat işçileri oluyor. Çimento yığınından kürekle sırtına sabitlediği külah biçimindeki hasır sepeti dolduran bir kadınla karşılaşıyoruz. Göz göze gelince gülümsüyor.

Adında demokratik olsa da Nepal ülkesi kadınları da, dünyanın her yerinde olduğu gibi ayrımcılığa uğruyor. Okula gitme oranları çok düşük ve aile içindeki konumları ikinci sınıf. Özellikle sınır bölgelerinde, seks işçiliğine zorlamak amacıyla kadınları kaçırma suçları yaygınmış. Bazı aileler yoksulluk yüzünden daha iyi koşullarda yaşar düşüncesiyle kız çocuklarını hizmetçilik yapması için zengin ailelerin yanına veriyormuş. Bizde besleme olarak adlandırılan bu kadınların sömürüldüğü, kötü muameleye maruz kaldıkları biliniyor. Elbette bütün bunları anlayabilmek için burada daha uzun süre kalıp, insanlarla daha derin ilişkiler kurmak gerek. Eşitsizlikler ve sömürü, turist gözlere her durumda görünür olmuyor ne yazık ki. Yine de daha önce inşaatta amelelik yapan kadınlar görmemiştim. Her ne kadar ustalar arasında kadın olmasa ve ağır iş kadınların omuzlarında olsa da bu durumu yine de olumlu buluyorum. Aklıma Gumar’ın kadınların ağır iş yapamamasıyla ilgili sözleri geliyor…

Boudhanath Meydanı ve Stupanın Anlamı

Nepal’deki emsalleri arasında en geniş kubbeye sahip olanlardan büyük stupanın bulunduğu meydana çıkıyoruz. Meydanın ortasında bulunan devasa kubbenin çevresinde biri dar ikincisi geniş olmak üzere iki tane yürüme yolu var. Geniş yürüme yolunu çevreleyen binaların giriş katlarında turistik eşya satan dükkânlar sıralanmış.

Kendi içinde farklılıklar barındırmakla birlikte Nepal’de Tibet Budizmi hâkim. Özellikle 1950’de sığınmacı olarak gelenlerle birlikte Tibet kökenli nüfusu artan Boudhanath, Budistler için kutsal sayılan mekânlardan. Stupanın güneşte bembeyaz parlayan kubbesi göz kamaştırıyor. Misafirhanenin kitaplığında rastladığım bir rehber kitaptan öğrendiğim kadarıyla ilk stupalar, Budha’nın kutsal emanetlerinin korunduğu basit mezarlık tümülüsleriymiş. Yüzyıllar içinde dönüşüp, Budist felsefeyi temsil eden kompleks yapılara dönüşmüşler. Genelde basit kare bir platform üstünde yükselseler de Budhanath’daki stupanın kumbha denilen ve küre şeklindeki kubbesi geniş basamaklar üstünde yükseliyor. Kubbe, her yıl düzenli olarak kireçle beyazlatılıyormuş. Kubbenin üstünde harmika denilen küp şeklinde parlak bir kitle, kitlenin iki tarafında da birer çift koca göz bulunuyor. Gözlerin arasında urna denilen ve soru işaretine benzeyen şekil, Budha’nın bir işareti olarak asaleti ve aydınlanmayı temsil ediyor. Yine bu küp bloğun üstünde yükselen ve on üç basamaktan oluşan ters bir külah var. Basamaklar, nirvana olarak tarif edilen mükemmellik mertebesine giden yolun on üç farklı evresini temsil ediyor. Yapının en tepe noktasını koruyan bir de şemsiye var. Stupanın mimari yapısı, aynı zamanda beş elementi simgeliyor: Kubbenin oturduğu taban, toprağı; kubbe, suyu; külah, ateşi; şemsiye, havayı; tepe noktası da boşluğu. Budist inanca göre evreni de temsil eden bu yapılar, Nepal özelinde, bizzat Budha’yı ve öğretisini de temsil ediyormuş. Tüm bu semboller ve anlamlar içinde görsel olarak en etkileyici olanı hiç kuşku yok ki Budha’nın bakan gözleri.

Stupayı çevreleyen birinci ve nispeten dar olan yürüme yolu herkese açık olmakla birlikte asıl olarak keşişlerin yürümesi içinmiş. Turlarken, stupayı çevreleyen kenar duvarına yerleştirilmiş onlarca yaşam tekerleğini çeviriyoruz. Bunlar sağdan sola doğru çevrilirken stupalar soldan sağa doğru geziliyor. Özetle her bir dönüş saat yönünde olmalı.

Etraftaki dükkânlarda satılanlar çok çekici. El örgüsü rengarenk kazaklar, hırkalar, bereler, eldivenler, sonsuz sayıda ve biçimde Budha ve vedik tanrıların heykelleri, paşminalar yanı sıra ünlü markaların taklitleri montlar, yelekler. Kaşmir ve yak yününden diye satılan ürünlerin bir kısmı has değil. Basit bir çakmak testiyle otantikliği anlaşılabilenleri, yüksek fiyatlarla kendini belli ediyor. El dokuması halılar ilgimizi çekse de cüzdanımıza pahalı geliyor.

Boudhanath, metal el işçiliğinde gelişmiş bir yer. Zarif Budha heykelciklerine bakıyoruz. Dükkân sahibi yanımıza gelince henüz satın alma niyetinde olmadığımızı, sim kart satılan bir yer bilip bilmediğini soruyoruz. Yeğenini çağırıp bize yardımcı olmasını istiyor. Yeğen bize eşlik etmek için işini bırakıyor. Laf arasında ailesiyle birlikte buraya Pakistan’dan maddi zorluklar nedeniyle göçmüş olduklarını öğreniyoruz. Çok da yakında olmayan sim kart dükkânına gitmek için stupa meydanından çıkıp motorlu araçların da geçtiği bir caddeye geliyoruz. Yollar bozuk ve toz duman içinde. Çukurların, tepeciklerin üstünden atlaya sıçraya sadece mobil hat satan bir mağazaya geliyoruz. Eşlikçimiz fiyatları yüksek bulup bizi başka bir dükkâna götürüyor. Bakkala benzeyen ve bir aile tarafından işletiliyor gibi görünen bu dükkânda fiyatlar gerçekten çok daha ucuz ancak sim kart satın almak için vesikalık fotoğraf ve pasaport fotokopisi yetmiyor, Nepal vizesine de ihtiyaç var. Pasaportla geri gelmek üzere misafirhanenin yolunu tutuyoruz.

İnşaat işçisi, Boudhanath, Aralık 2018
Halı dokumacı, Boudhanath, Nepal, Aralık 2018
Dokumacı, Boudhanath, Aralık 2018
Büyük Stupa, Boudhanath, Aralık 2018
Budha’nın gözleri ve işçiler, Boudhanath, Aralık 2018
Kireç, Boudhanath, Aralık 2018
Cadde, Boudhanath, Aralık 2018

About the author

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir