9. Gün: Varanasi

Sarnath Gezisi

Gün doğumunda sandalla Ganj turunu, bugün de sandalcılar grev yaptığından erteleyip, yerine Varanasi’ye 15 kilometre uzaklıktaki Sarnath gezimizi bir gün öne çekiyoruz. Sarnath, Budha’nın ilk vaazını verdiği yer olması dolayısıyla Budizm’in hac mekânlarından. Sabahın geç saatlerinde yine otelin ayarladığı bir tuktukçuyla yola çıkıyoruz.

Tuktukçu, yol boyunca bize bir takım bilgiler veriyor. Mesela Varanasi’nin adının Ganj’la buluşan Varuna ve Assi nehirlerinin kesişiminde yer almasından geldiğini öğreniyoruz. Bugün meğer yine motorlu tuktukçu grevi varmış. “Durduran olursa sakın otelle çalıştığımdan bahsetmeyin” diyor. Bir grev kırıcının aracındayız!

Trafiğin yoğun olduğu geniş asfalt yollardan, yoksul mahalleler içinden, dar sokaklardan geçiyoruz. Bir ara tren yoluna geliyoruz. Yaklaşmakta olan tren için demir bariyerler kapanıyor. Bir anda bütün korna ve motor sesleri kesiliyor. Bekliyoruz. Trafikte daha önce karşılaşmadığımız bu sessizliğin aykırı ve tuhaf geldiğini belirtmeliyim. Ağır ağır yaklaşan tren geçtikten sonra bazı mobiletler bariyerin altından yolun karşısına geçiyor. Bariyerler kalkmıyor, sessizlik devam ediyor. Başka bir tren bu defa karşıt yönden yine ağır ağır önümüzden geçiyor. Geçit törenini andıran bu 15-20 dakikalık bekleyişten sonra bariyerler kalkıyor, alışık olduğumuz gürültü kaldığı yerden devam ediyor.

Mulagandha Kuti Vihara Tapınağı

Trafik sıkışıklığı yüzünden bir saati geçen yolculuk sonunda bir Budist tapınağı girişinde duruyoruz. Tuktukçu, zaman kaybetmeden nasıl gezeceğimizi detaylarıyla anlattıktan sonra bizi girişte bekleyeceğini söylüyor. Bir saat sonra yeniden ziyarete açılmak üzere kapanmakta olan tapınağa ucu ucuna yetişip içerisini hızlıca da olsa gezebiliyoruz.

1931’de inşa edilen tapınak, Sarnath’daki manevi yapılar arasında en yenisi ve harabe olan aslının bir replikası. Mimarisinin ilginçliğinin yanında tapınağın içinde Budha’nın hayatından kesitlerin betimlendiği şahane duvar resimleri var. Tuktukçunun söylediği kadarıyla duvar resimlerini ünlü bir Japon sanatçı yapmış.

Tapınağın yan tarafındaki bahçede Budha ve onu dinleyen ilk beş keşişi temsil eden heykeller ve Budizm’de Bodhi Tree (Bilgelik Ağacı) olarak geçen incir ağacı var. Bu ağacın orijinal ağaçtan alınan dalla fidelendirildiği söyleniyor. Buranın da girişi kapanıyor ama geniş demir parmaklıkların arkasından rahatlıkla içeriyi görebiliyoruz.

Tapınağın arka tarafında, tapınağı yaptıran kişinin heykeli ve gerisinde de Geyik Parkı bulunuyor. Giriş biletli. Tuktukçunun sözüne uyup girmiyoruz, içeride hala geyik var mı yok mu öğrenemiyoruz. Onun yerine tapınağın sol tarafında uzanan ve karşı ucunda Dhamek Stupa‘nın yer aldığı arkeolojik parka bakan serbest girişli parkta kısa bir yürüyüş yapıp çıkıyoruz.

Dhamek Stupa ve Jainist Tapınağı

Yol üstünde, Sarnath müzesinde sergilenen bulguların çıkartıldığı arkeolojik parka da uğruyoruz. M.S. 500’de yapılan ve bazı anlatımlara göre Budha’nın ilk konuşmasını yaptığı yerin tam olarak üstünde yükselen monoblok görünümdeki stupa da bu alanda bulunuyor. Burayı gezmek de epeyce vaktimizi alacağından kıyısından bakmakla yetiniyoruz. Yine de yakında bulunan bir tapınağa girmeden edemiyoruz.

Burası bir Jainist tapınağı. Jainizm de Budizm’le aşağı yukarı aynı dönemlerde ve yine Sarnath’ta çıkıp yayılmış bir inanç. Hinduizm’in bir kolu olduğu düşüncesi yaygın olsa da aslında ona karşı çıkan inançlardanmış. Bu inanışın en temel özelliği dünyadaki bütün canlılara saygıyla ve şiddetsiz yaklaşım. Mesela çimlere basmayı reddedip sadece toprak yolda yürüyorlar. Gerçek rahiplerin tamamen çıplak dolaşması gerektiğine olan inançlarının yanı sıra her tür bedensel zevkten arınmış çilekeş bir hayatı savunuyorlar. Hinduizm’in aşırıya kaçan ritüellerini eleştirip çok daha sade bir ibadeti öne çıkarıyorlar. Demek Hindu ritüellerini abartılı bulan bir tek ben değilmişim! Jainizm, hemşirenin ilgisini çekiyor. Özellikle yalınlık ve tüm canlılara saygı kısmı aklına yatıyor.

Hindistan’a geldiğimizden beri bazı tuktuklara yapıştırılan stickerlarda dikkatimi çeken sivastika amblemine ilk defa bu tapınakta rastlıyoruz. Tapınakta karşılaştığımız rahibin aktardığı kadarıyla bu amblem bize hatırlattıklarının aksine, hayat döngüsünü temsil ediyormuş ve farklı dertlere karşı bir tılsım işlevi gördüğüne inanıldığından evlerin farklı köşelerine yerleştiriliyormuş. Tuktukçunun söylediği kadarıyla Hindistan nüfusunun yaklaşık %35’i Jainist inanca sahipmiş. Budistlerden daha kalabalıklar.

Garden of Wisdom (Bilgelik Bahçesi)

Bir sonraki durağımız, yaklaşık 40 metre yüksekliğiyle ünlü Budha heykelinin yer aldığı Garden of Wisdom (Bilgelik Bahçesi). Parka girdikten sonra heykele ulaşan yolun üstünde nilüferlerle bezeli, uzun, incecik bir havuz var. Havuzun yanından geçtikten sonra heykelin bulunduğu platforma geliniyor. Stalin stil mimariyi andırırcasına neredeyse dev bir blok anıt olan heykelin içinde yer aldığı bahçe ve geniş park alanı, sadeliği ve sessizliğiyle meditasyon yapmak için ideal bir yere benziyor.

Sarnath Müzesi, Budha ve Öğretisi

Turumuzu tamamladıktan sonra kişi başı 5 Rupi ödeyerek aldığımız biletlerle Sarnath Müzesi’ne giriyoruz. Müze kumtaşından inşa edilmiş ve mimarisi Budist tapınağa benzetilmiş. Arkeolojik alandan çıkan M.Ö.III-M.S.XII. yüzyıla ait antik bulguların sergilendiği iyi düzenlenmiş, Budha ve Budizm hakkında bilgilenmek için mükemmel bir müze.

Günümüzde Nepal sınırları içinde yer alan Lumbini’nin kralı olduğu düşünülen bir asilzadenin çocuğu olarak dünyaya gelen Prens Siddhartha Gautama, aldığı seçkin eğitim sonrasında sekiz yılını da Brahmanların yanında, onların öğrencisi olarak Hinduizm öğretisini incelemekle geçirmiş. Sekiz yılın sonunda da asıl olarak kast sistemine karşı çıkıp, “böyle din mi olur” diyerek Hinduizm’e isyan etmiş. İsyanı sonrasında eşini ve çocuğunu geride bırakıp, yanına hiçbir eşya almadan, kendini orman yollarına vurmuş. Rivayete göre babasının koruması altında yaşadığı saraydan çıktığı üç gezintisinde karşılaştığı olaylar sonrasında (hasta bir insanla, yakılmaya götürülen bir ölüyle ve bir dilenciyle olmak üzere üç karşılaşma) düşüncesini şekillendirmeye başlamış. Bilgelik Ağacı’nın altında otururken yaptığı uzun meditasyondan sonra aydınlanma yaşamış ve böylelikle Budha olmuş.

“Aydınlanmış” anlamına gelen Budha, Ganj Nehri’nin kuzeyindeki Lumbini’den, güneyindeki Sarnath’a kadar gelmiş ve ilk vaazını da işte buradaki Geyik Parkı’nda, aşağı yukarı M.Ö. 550 yılında vermiş. Öğretinin Hindistan’a hakim olması neredeyse 800 sene sonra, M.S. 260 yılında Hint Kralı Aşoka’nın açıkça Budizm’i benimsemesiyle mümkün olmuş ve sonrasında öğreti, Güney Doğu Asya’ya kadar yayılmış. Budizm, Hindistan’da X. yüzyıla kadar hâkimiyetini koruyabilmiş ve sonrasında Hinduizm, deyim yerindeyse Budizm’i yutup Hindistan topraklarından süpürmüş. Aslında bir felsefe ve düşünce biçimi olan Budizm de sonraki yüzyıllarda yapılan farklı yorumlarla birlikte, ironik bir biçimde sembolizme karşı olan Budha’nın temsilinde simgeleşen bir tür dine dönüşerek üç ayrı kola ayrılmış. Keşişler, hacılar, tüccarlar, İpek Yolu’ndan Orta Asya’ya, Çin’den Kore’ye, Japonya’dan Endonezya’ya kadar Budizm’in farklı kollarını taşımışlar.

Yeri gelmişken İslamiyet’in Hinduizm’e dirençli çıktığını ve Hindistan topraklarında Budizm’in aksine daha çok kök saldığını belirtmek isterim. Kast sisteminin açmazından kurtulmak isteyip de kendi iradesiyle Müslümanlığa ya da Hıristiyanlığa geçen çok insan olduğu biliniyor. Kast sistemini, Budha’dan yüzyıllar sonra Sihler de reddediyor. Tek tanrı düşüncesini benimseyen Sihlerin çıkış düşüncesi de Hindularla Müslümanları bir araya getirmekmiş. Ancak zaman içinde Sihlerle Müslümanlar kardeş falan olamamış.

Trafik, Sarnath, Aralık 2018
Trafik, Sarnath, Aralık 2018
Trafik, Sarnath, Aralık 2018
Sarnath, Aralık 2018
Duvar Resmi, Mulagandha Kuti Vihara Tapınağı, Sarnath, Aralık 2018
Duvar resmi, Mulagandha Kuti Vihara Tapınağı, Sarnath, Aralık 2018
Duvar Resmi, Mulagandha Kuti Vihara Tapınağı, Sarnath, Aralık 2018
Duvar resmi, Mulagandha Kuti Vihara Tapınağı, Sarnath, Aralık 2018
Dhamek Stupa, Sarnath, Aralık 2018
Dhamek Stupa, Sarnath, Aralık 2018
Budha, Bilgelik Bahçesi, Sarnath, Aralık 2018
Budha heykeli, Bilgelik Bahçesi, Sarnath, Aralık 2018
Grev Kırma Gerginliği

Sarnath’tan Varanasi’ye dönüş yolunda yine yoğun trafiğin içindeyken grevdeki tuktukçular aracımızı durdurup hararetli bir şekilde sürücüyle tartışmaya başlıyor. Bir ara içlerinden en genç ve ateşli olanı bana dönüp kibarca ama kararlı bir sesle, “Madam” diye hitap ederek araçtan inmemiz gerektiğini söylüyor. Reddediyorum. Hintçe anlamasam da grevcilerin bizim tuktukçuyu grev kırıcılıkla suçladıklarını anlayabiliyorum. Birkaç kere daha bana dönüp (nedense böyle durumlarda karşıdakiler yanımda başkası olsa da her zaman bana hitap eder) inmemiz gerektiğini yineliyorlar. Ortam biraz gerginleşiyor. Özellikle en gençleri ısrar ediyor ben de sakince ama usanmadan inmemizin mümkün olmadığını söylüyorum. Yaşlı olanlar duruma ikna olsa da genç olan bırakmıyor. Hemşire sesini çıkarmadan olayları izliyor. Grev kırıcının yanında olmak gibi istemediğim bir pozisyonda olduğumdan aklımdan ihtimalleri geçiriyorum; araçtan insek, Varanasi’ye yürüyerek gitmemiz imkânsız değil ama doğrusu pek muhtemel de değil. İnmemekte ısrar ediyorum ve yaşlı tuktukçuların okey’leriyle yolumuza devam ediyoruz. Sanırım sürtüşme 10-15 dakika kadar sürüyor. Gürültü kopmadan, itiş kakış olmadan olay mahallinden uzaklaşıp bir süre konuşmuyoruz.

Yol üstünde bir de seçim görüyoruz. Yığınla erkek, ellerinde ve yerlere saçılmış pusulalarla mobil bir seçim karavanının önünde birikmiş. Trafik felç. Hararetli konuşmalar duysak da bağırış çağırış yine yok. Burada insanlar şaşırtıcı derece medeni bir biçimde tartışıyor. Trafik sıkışıklığında çıkan tartışmalarda bile kimse birbirine bağırmıyor.

Maceralı gezimizden sonra otele dönüp bir gündür saçlarımızın banmış olduğu masaj yağını çıkartabilmek için gayretkeş duş hamlesini gerçekleştiriyoruz. Dört sabun üç şampuan sonrasında saçlarımız biraz daha az yağlı!

Vegan Lokanta

Dün erken saatte gittiğimiz için yemeklerini deneyemediğimiz ama aklımızda kalan vegan lokantaya gitmeye karar veriyoruz. Servisi aynı zamanda aşçılık da yapan Gumar yapıyor. Gumar Nepalli ve mevsimlik işçi olarak her sene Varanasi’ye çalışmak için geliyormuş. Burada para biriktirip hasat zamanı köyüne, ailesinin yanına dönüyormuş.

Bizden başka müşteri yok. Atmosfer hem sakin hem sıcak. Cazdan roka farklı türde kısık seste müzik yayını var. Burası da meğer fırın-pastanenin kardeş restoranıymış. Orası gibi burası da maddi olanaklardan yoksun çocukların okuduğu aynı okula sponsorluk yapıyor. Çocuklarla yapılan faaliyetlerin fotoğrafları duvarlara asılmış.

Hemşire vegan burger, ben de taze fasülyeli patates siparişi veriyoruz. Fasülyeli patates şaşırtıcı derecede lezzetli çıkıyor. Hayatımda bu kadar lezzetli bir yemek yemedim desem abartmış sayılmam. Gumar, hazırlamasının da kolay olduğunu söyleyip tarifi veriyor. Mönünün girişinde bu iki restoranın da kadınların çalışmasını (ücretli) desteklediğini yazdığını ama ne burada ne diğer restoranda kadın çalışan görmediğimi söylüyorum. Biz görmesek de burada bir tane kadın çalışan varmış ama diğer restoranın işi ağırmış “kadın yapamazmış”. Tartışmaya girmiyorum.

Kutsal İnekle Çarpışma

Sıradışı trafiğe artık alışmış, kaldırım olmadığı halde rahat rahat yürüdüğümüz ana caddede zaman zaman geçen ineklere yol veriyor, tuktukların arkasından önünden geçip yolumuza devam ediyoruz. Caddenin nispeten kenarından yürüsek de iki kişinin yan yana yürümesi zor, tek sıra halinde ilerliyoruz.

Bir ara karşıdan yan yana yürümekte ısrar eden üç kişilik bir turist grubun geldiğini görüyorum. Son anda fark ediyorum ki arkalarından koşarak gelen bir de inek var! Ani bir refleksle o sırada yanımdan geçmekte olan turistleri iterek kendimi öte yana atıyorum. İçlerinden biri arkadan gelen ineği görmediğinden, “niye üstüme abanıyorsun” der gibi bana bakıyor. Arkamdan gelen hemşire benim kadar şanslı değil. Duruma hazırlıksız yakalanıyor ve inekle ani bir çarpışma yaşıyor. Bir film enstantanesi çabukluğunda gelişen olay sonucu neyse ki henüz yavru ebatlardaki inek, yere sağlam basıp refleksle kollarını kendine siper eden hemşireyi deviremiyor ama tınmadan da yoluna devam ediyor. Olayın şokuyla biraz sarsılmış olsa da hemşirede hasar yok. Aksine, yüce gönüllülükle, kimsenin dokunmaya cesaret edemeyeceği bu kutsal hayvanla yaşadığı “özel” temastan keyiflenmiş, kıh kıh gülüyor.

Bu arada yavrunun neden koştuğunu anlamak mümkün değil. Zaten sokakları arşınlayan, bazen de duran bu ineklerin hareket mantığını çözebilmek için bir tam günü bu işe ayırıp gözlem yapmak gerek. Acaba şehri boydan boya geziyorlar mı, hep aynı yerlere mi gidiyorlar? Gün içinde, gece boyunca neler yapıyorlar? Bu soruların yanıtı bizim için tam bir muamma.

Gece Ganj ve Sevişen Köpekler

Gece uyku tutmayınca terasa çıkıyorum. Ganj manzarası gece ayrı güzel. Dasaswamedh Ghat‘dan yayılan gök kuşağı aydınlatma ghatları ve nehri buğulu bir film dekoruna dönüştürmüş adeta. Sahilde yürüyen tek tük insan dışında ortam tamamen kendilerine kalmış onlarca köpeğin durmak bilmeyen havlamaları arka sokaklara kadar yankılanıyor. Köpeklerin bana eğlenceli gelen yaygarası belli ki bir kadını uyutmamış; karanlıktan bir yerden sövüp gidiyor. Bu sırada otelin önünde neşeyle oynaşan, cilveleşen üç köpeği izliyorum. İki tanesi çiftleşirken bir üçüncü gelip dişinin bir o yanına sıçrıyor, bir bu yanına, bir yanından öpüyor, öbür yanından kokluyor. Kaşınmayı unutmuş her birinden aşk fışkırıyor.

Gece ghatlar, Varanasi, Aralık 2018
Gece ghatlar, Varanasi, Aralık 2018
Park etmiş kayıklar, Varanasi, Aralık 2018
Ganj kıyısında kayıklar, gece, Varanasi, Aralık 2018
Gece ghatlar, Varanasi, Aralık 2018
Gece ghat, Varanasi, Aralık 2018
Gece ghatlar, Varanasi, Aralık 2018
Gece ghat, Varanasi, Aralık 2018
Gece ghatlar, Varanasi, Aralık 2018
Gece ghat, Varanasi, Aralık 2018

About the author

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir